Türkistan İslam Cemaati Komutanı İbni Ömer et-Türkistani’nin Hayatı
19 saat ago Biyografi - Hatıra, Türkistan Cihadı Türkistan İslam Cemaati Komutanı İbni Ömer et-Türkistani’nin Hayatı için yorumlar kapalı
Türkistan İslam Cemaati
ŞEHİD ŞEYH İBNİ ÖMER et-TÜRKİSTÂNÎ Rahimehullah[1]
“Mü’minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah’a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehid olmuştur). Bir kısmı da (şehid olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir.” (Ahzab, 23)
İbni Ömer. Gerçek ismi ‘Tergun’dur. Hoten vilayetinde doğdu. Müslüman ailesinde çocukluk dönemini geçirdikten sonra yaşadığı köyde ilkokula başladı. İkinci sınıfa kadar okudu. Daha sonra okul hayatına tamamen son vererek, dünyası ve ahireti için faydalı olan dini ilimleri öğrenmeye başladı. Dini ilimleri köyündeki şeyhlerden öğreniyordu. Bunun yanı sıra kardeşinin, beldelerindeki büyük caminin önünde açtığı kitapevinde, kardeşi ile birlikte kitap satıyordu. O vakit kendilerinde, nadir bulunan tefsir, hadis ve fıkıh kitapları mevcuttu. Meşhur alimler, kitap aramak için sık sık bu kardeşlere uğruyorlardı. Bu alimlerden, Türkistan’daki Müslümanlar hususunda zihnini meşgul eden meselelere dair ikna edici cevaplar aldıktan sonra ve onları dinledikten sonra, düşünceleri değişti, fikirleri gelişti. Kalbinde, yeni bir İslami yaşama özlem duygusu kök salmaya başladı. Ben, kendisiyle o kitapevinde tanıştım. Fikirlerimizin uyuşması dolayısıyla aramızda bir sevgi bağı oluşturan Allah’a hamd olsun. Birbirimizi Allah için seviyorduk.
İbni Ömer, basiret sahibi bir gençti. Az konuşur, çok dinlerdi, sağduyuluydu. Mülhid komünist Çin tarafından zulme uğrayan, Allah’ın şeriatini tatbik etmekten uzaklaştırılan mazlum Müslümanlara dair malumatı arttıkça, bu duruma son vermek ve İslam’ın şan ve şerefini geri getirmek için azmi daha da arttı. Kendisine daima Allah-u Teala’nın şu kavlini hatırlatıyordu: “Şüphesiz ki bir kavim, kendini değiştirmedikçe Allah da onları değiştirmez.” (Ra’d, 11) Ve ‘Hayatımızı değiştirmeli; düzgün, günahlardan beri bir yaşam sürmeliyiz ki, salih, İslam ümmetine faydalı din adamlarından olalım’ diyordu. Fakat bu, daha fazla gerçek dini ilim ve İslami bir eğitim gerektiriyordu. Ancak ne yazık ki bizler Çin’de tüm bunlardan mahrumduk. Bu yüzden din talebelerinin birçoğu için tek çıkar yol hicret etmek oldu.
Allah’a tevekkül ettik ve hoca ve talebelerden oluşan otuz kişi ile birlikte pasaport işlemlerimizi hallettik. Ve Allah’ın bahşettiği muvaffakiyet ile 1995 yılında pasaportlarımıza sahip olduk. Mutluluktan uçuyorduk. Hemen hazırlanmaya başladık. Annelerimize, babalarımıza, akrabalarımıza ve iyisiyle kötüsüyle ülkemize veda ettik. Ve son derece mutlu bir şekilde, arkamıza bakmadan Kaşgar’a hareket ettik. Ancak yolculuğu tertipleyen kardeşlerimiz, ilk grup olarak bizden altı kişiyi önce gönderdiler. O altı kişi arasında yer alanlardan biri de hikayemizin kahramanı İbni Ömer’di.
Plana göre, onlardan kısa bir süre sonra da biz gidecektik; ancak Allah nasip etmedi. Zira Kaşgar ile Pakistan arasındaki yol aşırı kar sebebiyle kapanmıştı. Bu yüzden ülkemizde kaldık. Allah’a kardeşlerimizin yolunu kolaylaştırması için dua ediyorduk. Allah’a hamd olsun, kardeşlerimiz Pakistan’a ulaştı. Onların Pakistan’a varmasından bir sene sonra da biz
onlara katıldık. Sonra, ben dini bir medreseye girdim. Orada arkadaşım İbni Ömer’i sordum. Bana, kendisinin benim bulunduğum şehirden uzak bir şehirde okuduğu ve tatil zamanlarında buraya geldiği cevabı verildi. Gerçekten de kendisiyle tatilin ilk günlerinde karşılaştım. Ancak yüzündeki ifadeden, benden bir şey gizlediği anlaşılıyordu.
1997’de Şeyh Hasan Mahdum, arkadaşları ile birlikte Pakistan’a geldi. Ve sonra Afganistan’a yöneldi. Allah yolunda cihad için hazırlıklar başladı ve arttı. Bu çağrıya ve bu mübarek davete icabet etmekten başka yapa